EVLİLİK BİRLİĞİNDE EŞLERİN ORTAK HAKLARI
EVLİLİK BİRLİĞİNDE EŞLERİN ORTAK HAKLARI
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’na göre evlilik birliğinin gerçekleşmesiyle birlikte eşler açısından bir takım hak ve yükümlülükler gündeme gelmektedir. Eski kanun döneminde kadın ve erkeğin birlik içerisindeki hak ve yükümlülükleri konusunda tam bir eşitlik mevcut değildi. Yeni kanunumuzda ise evlilik birliği içerisindeki eşlerin hak ve yükümlülükleri bağlamında tam bir eşitlik sağlanmıştır. 4721 sayılı kanunun 185 vd. maddelerinde ele alınan ortak hakları ise şu şekilde toparlayabiliriz: Ortak konut seçimi, birlikte yaşama, evlilik birliğinin yönetimi ve birliğin temsili.
Ortak konutun seçimi, 4721 sayılı kanunun 186. maddesinin 1. Fıkrası uyarınca ‘’eşler oturacakları konutu birlikte seçerler’’. Eşlerin ortak iradesiyle oturma amacıyla seçtikleri bu konut ise aile konutu sıfatı kazanacaktır. Yargıtay 2.H.D., 02.02.2006 tarih, 2005/16473 E., 2006/799 K. sayılı kararında aile konutunu “Aile konutu; eşlerin bütün yaşam faaliyetlerini gerçekleştirdikleri acı, tatlı günlerini yaşadıkları, yaşam faaliyetlerini yoğunlaştırdıkları mekândır. Aile konutu tektir.” şeklinde tanımlamıştır. Aynı zamanda Yargıtay’a göre aile konutunun bağımsız olması gerekmekte yani bir eş diğer eşin rızası hilafına onu anne ve babasıyla yaşamaya zorlayamaz. Eşler, oturma amacıyla belirleyecekleri ortak konutu yani aile konutlarının seçiminde makul olmak durumundadırlar. Bahse konu seçimin iki eşin ortak iradesiyle alınmış, evlilik birliğinin ekonomik ve mali durumunun gözetilmiş, evlilik birliğini sıkıntıya sokmaktan kaçınılmış olması yani kısacası makul ölçülerde bir belirlemenin yapılmış olması gerekmektedir. Örnek vermek gerekirse, eşlerin ekonomik durumlarını fazlasıyla aşan ve orada yaşanması durumunda evlilik birliğinin idamesi oldukça güçleşeceği kesin olan bir muhitte yaşamakta ısrarcı olan eşin bu isteği hukuk düzenince korunan bir istek olmayacaktır. Anlatılanlardan özetle eşler ortak konutun belirlenmesi haklarını kullanırken diğer eşi ve evlilik birliğini düşünerek, dürüstlük kuralları içerisinde, makul ve aşırılığa kaçmadan belirleme yapması gerekmektedir. Ortak konutun eşler arasında belirlenememesi durumunda ise hakim müdahalesi talep edilebilir. Fakat hakimin bizzat bahse konu ortak konutu belirleme yetkisi bulunmamakta son söz yine eşlere kalmaktadır.
Birlikte yaşama, evlilik birliğinin kurulmasıyla birlikte eşler birlikte yaşama hakkına sahip olurlar. Bahse konu birlikte yaşama bir hak olduğu kadar aynı zamanda da bir yükümlülüktür.
Evlilik birliğini yönetme, 4721 sayılı kanunun 186. Maddesinin 2. Fıkrası uyarınca ‘’birliği eşler beraberce yönetir.’’ denilmektedir. Madde lafzından da açıkça anlaşılacağı üzere evlilik birliğinin yönetiminde karı ve kocanın ortak iradeyle hareket etmeleri esas alınmış ve birinin diğerine karşı üstünlüğü kabul edilmemiştir. Yani eşlerin evlilik birliğinde oyları eşit ve bu yönetimi birlikte yürütmek zorundadır. Buradan çıkarılacak doğal sonuç ise, evlilik birliğiyle ilgili konularda hareket edecek olan bir eş diğer eş ile danışıklı bir şekilde bu hareketini gerçekleştirmeli ve onun açık iradesi hilafına bir girişimde bulunmamalıdır. Sağlıklı şekilde bu birliği yönetmek içinde alınacak kararlar noktasında karı ve koca birbirlerine karşı anlayışlı ve hoşgörülü davranmalıdır.
Evlilik birliğinin temsili, eşlerden birinin evlilik birliğinin ihtiyaçlarını gidermek amacıyla üçüncü kişilerle gerçekleştirdiği hukuki işlemleri ifade etmektedir. Evlilik birliğiyle ilişkisi olmayan hususlarda gerçekleştirilen hukuki işlemler evlilik birliğinde temsil kapsamında değerlendirilmeyecektir. Evlilik birliğinin temsili kanundan doğan ‘’kanuni temsil’’ niteliğinde olduğundan ötürü bu konuya ilişkin uyuşmazlıklarda Borçlar Kanunu’nun temsile ilişkin hükümleri yerine Medeni Kanun’un ilgili hükümleri uygulama alanı bulacaktır. Evlilik birliğinin temsili noktasında eşlerin üçüncü kişilerle gerçekleştirdiği işlemler bakımından üçüncü kişilerin temsil ilişkisini bilip bilmedikleri değil gerçekleştirilen hukuki işlemin ailenin sürekli ihtiyaçları için ve sınırı aşmayacak şekilde yapılıp yapılmadığı gözetilecektir.
- Ailenin sürekli ihtiyaçları bakımından temsil ile kast edilen, her ailenin kendi yapısı özellikleri ve sosyo ekonomik durumuna göre değişmekle birlikte genel anlamda yiyecek, içecek, ortak konut için yapılacak mutad alışverişler ve vs. Eşlerden her biri bu tarz giderleri diğer eşin rızasına ihtiyaç duymadan gerçekleştirebilir.
- Ailenin diğer ihtiyaçları bakımından temsil ile anlaşılması gereken sürekli ihtiyaçlar dahilinde olmayan her türlü kalemdir. Örnek olarak, yazlık bir konut, yeni bir araç veya bunlar gibi bir ailenin sürekli olarak almayacağı kalemlerdir. Diğer ihtiyaçlar bakımından temsil yetkisini eşler birlikte kullanmalıdır. Fakat bazı istisnai hallerde eşlerden sadece birisinin bu yetkiyi kullanmasını kanun koyucu yeterli görmektedir. Bu hallerden ilki yetkiyi kullanacak eşin diğer eş tarafından veya eşlerden birinin hakim tarafından yetkili kılınması halidir. Diğer hal ise evlilik birliğinin yararı bakımından gecikmesinde sakınca bulunan hallerdir. Yani eşin o anda ağır hasta olması ve rızasına başvurulamayacağı gibi durumlarda gecikmesinde sakınca bulunan bir işlemin yapılması gerekirse diğer eş bunu tek başına gerçekleştirebilecektir. Gecikmesinde sakınca bulunan hallere ilişkin örnekler kıyas yoluyla çoğaltılabilir.
Eşlerin ortak şekilde hareket etmeleri ailenin sürekli ihtiyacı dışında kalan şeyler bakımından söz konusudur. Bu tarz şeyler bakımından eğer ki eşlerden birisi diğer eşin rızasını almadan hareket etmesi durumunda diğer eşin rızası hilafına hareket eden eş üçüncü kişilere karşı bizzat kendisi sorumlu olacaktır. Üçüncü kişilerce anlaşılamayacak şekilde aşılmış temsil yetkisinin kullanımı bakımından ise sorumluluğa ilişkin hükümler saklıdır. Bu durumda ise eşlerin müteselsil sorumluluğu gündeme gelecektir.
Temsil yetkisinin kaldırılması ya da sınırlandırılması, 4721 sayılı yasa uyarınca ‘’eşlerden biri birliği temsil yetkisini aşar veya bu yetkiyi kullanmada yetersiz kalırsa hakim, diğer eşin istemi üzerine temsil yetkisini kaldırabilir.’’ Birliği temsile ilişkin yetki, bu yetkinin aşılması ve yetersiz kalınması durumlarında hakim kararıyla sınırlanabilecek veya kaldırılabilecektir. Hakimin bu konuda geniş bir takdir yetkisi bulunmaktadır. Temsil yetkisinin kaldırılmış veya sınırlanmış olmasının üçüncü kişilere karşı sonuç doğurabilmesi için, bu durumun hakim kararıyla ilan edilmesi gerekmektedir.
Temsil yetkisinin geri verilmesi, 4721 sayılı yasanın 191. Maddesinin lafzından açıkça anlaşıldığı üzere, temsil yetkisinin kısıtlanması ve sınırlandırılması üzere alınan karar kesin ve değişmez mahiyette değildir. Değişen durum ve koşullara göre bu karar değiştirilebilir. Eğer ki yetkinin kaldırılması veya sınırlanmasının ardından ilan yapılmışsa bu kararın kaldırılmasına ilişkin kararında ilanı gerekecektir.
Facebook Yorum
Yorum Yazın